Dickinson'a Dair..

Emily Dickinson'ı tanıyanlar ve daha da fazla tanımak isteyenlerin mutlaka izlemesi gereken bir dizi olan Dickinson'ın ilk sezonu bir günde bitirildi. Hailee Steinfield'in hayat verdiği Emily karakteri o dönemin kadınlarından oldukça farklı tasvir edilmiş. Zaten anlatılanlara göre Emily farklı bir karakterde imiş. Evlenmek istemeyen, hayatını şiirlerine adamış bir genç kadın imiş. Ölmeyi sevmiş ve hep öleceğini bilerek yaşamıştır. Şiirlerinde tema olarak ölümü ve ölümsüzlüğü kullanmıştır. Thoreou, Emerson, Whitman gibi şairlerden etkilenmiş ve onları kendisine rol modeli olarak görmüştür. Dizi de Thoreou ile tanışmayı can attığı bir sahne vardı. Emily'in çok sevdiği ağacın yıkılmaması için elinden gelerek yardım istediği o anlarda, Thoreou onu hayal kırıklığına uğratmıştı. Burada bir terslik olduğunu düşünmüştüm diziyi izlerken. Çünkü Thoreou doğaya, ağaçlara ve hayvanlara büyük bir sevgi besleyen bir yazardı. Neden onu dizide, yazdıklarının sadece kitapta kaldığını gösterir gibi yapıp aslında kendisinden başka birisini düşünmeyen bir yazar olarak tasvir ettiler bilmiyorum.



Diziye gelirsek Hailee Steinfield gerçekten çok güzel bir Emily olmuş.Zaten oyunculuğunu beğendiğim bir kadın. Dizide Emily gördüğü ilüzyonlar ile renk katmış. Parti sahnelerinde çalan müzikler diziyi daha modernize etmiş. Jenerik muhteşem. Müzikler muhteşem. Gizli espriler ve politik yerleştirmeler oldukça yerinde.




                                                    Emily Dickinson ve Kate Scott



                                                     Emily Dickinson ve Susan Gilbert 


                                               Emily Dickinson'ın Bitki Koleksiyonu 


Çiçeğimde gizliyorum kendimi,
Göğsünde taşıdığın, habersizce,
Beni de taşıdığından kuşku duymadan-
Ve melekler biliyor ötesini.

Çiçeğimde gizliyorum kendimi.
Vazonda soldukça,
Benim yerime hissediyorsun, kuşku duymadan
Neredeyse bir kimsesizliği.



Emily, Dickinson ailesinin en büyük kızları olarak dünyaya gelmiştir. Ev işlerini yapmayı zorunlu görmemek ile beraber sevmez de. Yapmayı sevdiği şeylerden biri kız arkadaşı Sue ile beraber eğlenmek, gezmek ve hayal kurmak. Bir diğeri de öldükten sonra hayatını tamamen değiştirecek olan şiir yazma tutkusu. Emily her ne kadar ev işlerini sevmese de evde kalıp şiir yazmayı çok sever. Tabi bunu babasından gizli bir şekilde yapar. Emily'in babası kadınların sadece ev işi yapmak ile hükümlü olduğunu, şiir yazamayacağını, okullardaki konferanslara gidemeyeceklerini, partilere, sirklere katılamayacaklarını, kısacası sosyal olan hiç bir şey yapamayacaklarını savunan bir adamdır. Aa unutmadan Emily'in Shakespeare Okuma Kulübü açmasına izin vermiş ve burada tiyatro oyunları ama yalnızca Shakespeare'nin oynanmasına izin vermiştir. Fakat müstehcen konulu oyunların oynanmasına karşıdır. Emily'e birçok kitap alır ama okumasını istemez. Bir şeyler öğrenmesi demek Emily'in ileride çok fazla şey istemesi demek onun için.


Şehre kurulan tren istasyonu için şiir yazılacağı zaman bile bunu oğlu Austin'e yazdırır. Halbuki kızının şiir yazma yeteneğinin muazzam olduğunu bilmektedir. Fakat kadınların yeri ayrı, erkeklerin yeri ayrıdır. Austin Emily'in tersine özgürdür ve canı ne isterse yapmaktadır. Emily'in annesi de sürekli olarak Emily üzerinde ev işleri konusunda baskı kurar. Kız kardeşi Lavinia Emily'in tersine ev işlerini yapar ve dört gözle evlenmeyi bekler.



Emily'in aşk hayatına dönersek dizinin ilk başlarında Emily'in Sue'a aşık olduğunu görüyoruz. Daha sonra bu babası için çalışan Ben'in gelmesiyle değişiyor. Fakat Ben veremden dolayı ölüyor. Bir de Emily'in biseksüel olduğunu söyleyen insanlar var. Aynı zamanda kendisinin Kate Scott adında  bir sevgilisi olduğunu da söyleniyor. Bunları incelememin sebebi aslında Emily'in kafasının sürekli olarak karışık olduğunu düşünmem. Asıl amacı ünlü bir şair olmak ise sevgi her zaman onun için şiir gibi olmuştur. Dizide Ben ile ne kadar benzediklerini görüyoruz. Aynı şairlerden, aynı cümlelerden ve aynı şiirlerden bahsediyorlar. Belki aradığı şey bu çekimdir. İçgüdüsel olarak aslında hep şiire aşık olmuştur. Ya da başka deyişle ölüme. Dizinin hemen hemen her bölümünde ölümden bahsediyor Emily. Atlı araba ile kendisi Azrail'in aldığını görüyoruz. Beni ne zaman götüreceksin diye soruyor. Aslında hep erkenden ölmek isteyip, erkenden veda ediyor hayata.




Çiçekleri çok seviyor onları koleksiyon haline getirdiği bir defter yapıyor. Hatta dizinin bir bölümünde babası ona Noel hediyesi olarak bahçeye sera yaptırmıştı. Emily de ömrünün geri kalanında orada geçirmeyi düşünmüştü ama kötü bir şekilde.


Dizideki Emily Dickinson'un modernize edilmiş olması bazı yazılarda Billie Ellish'e benzetilmiş. Billie Ellish karanlık ve ölüm temaları ile barındırdığı şarkıları hayran kitlesi oluşturdu. Eee Dickinson neden öyle olmasın demiş olabilir ki. Emily Dickinson çok daha eski dönemde yaşamış bir kadın şair olduğu için illa örnek teşkil edecekse asıl örnek alınacak kişinin Emily Dickinson olmasını tercih ederim.


Ayrıca 2016 yılında A Quiet Passion adında bir film de vardır. Bu film de Emily Dickinson'ın hayatını anlatıyor. Yakın zamanda bunu da izleyip bir karşılaştırma yapacağım. Dickinson dizisi için söyleceklerim bu kadar, gerisi spoiler olur. Modern bir Emily Dickinson'u tanımak isteyenler için hiç kuşkusuz öneririm. Fakat dizide yarım kalmış şeyler de var. Onlara da dikkat çekmek isterim. Mesela Emily'in arkadaşları ile beraber oynayacağı tiyatro oyunu olmadı. Bir de Sue'un Boston'a gittiği zamanda neler yaşadığı. Fakat bunları 2. sezonda izleriz. Umarım siz de benim gibi merak ile izlersiniz.

https://www.artofthetitle.com/title/dickinson/ Dizinin açılış jenerikleri..


Yorumlar

Popüler Yayınlar