Arada Kalmışlık Ya da Kalmak İçin Uğraşılmış Bir Yol
Arada filmini ne zamandır izlemeyi düşünüyordum ve bu gece izlediğim için kendime teşekkür ettim. Ne güzel filmdi.
Bir kere yapılan bir şeyi bilmediğimiz için eleştirmesek, önce ne olduğunu öğrenip öyle izlesek aslında çok fazla şeyi sever ve sahiplenirdik.
2018 yapımı Arada filminin başrolünü Burak Deniz ve Büşra Develi paylaşıyor. Imdb ve diğer birçok sitede puanı 5.1 olarak görülse de, hiç de bu puanı hak etmeyen bir film. Gerçekten neye göre veriliyor bu puanlar bilmiyorum. Ama şunu biliyorum ki, müziği sevmeyen bir insanın bu filmi anlaması zor. Özellikler de farklı müziklerden hoşlanmayanların. Yönetmeni ve senaristi Mu Tunç. Film ilk Türk punk filmi olma özelliği taşıyor. Şu ana kadar 3 ödül almış.
Filmin Konusu
Babasından çok farklı olan Ozan'ın punk sevdalısı olması, Amerika'ya gidip albüm çıkarma hayallerini ve arkadaşı Bülent'in ona verdiği doğum günü hediyesinin peşine kız arkadaşı Lara ile düşmelerini anlatıyor. Yolda başlarına farklı şeyler geliyor.
Dikkatimi Çekenler
Filmde diğer Türk filmlerinin yanı sıra yurt dışındaki şeyleri övmek yerine, ülkemizi övmeyi tercih etmişler. Punk müziğin Türkiye'de nasıl doğduğunu, kimler tarafından notaları dokundurulduğunu anlatmışlar. Barış Manço'dan Tünay Akdeniz'e birçok müzisyeni anmış film. Bilmediğim birçok müzisyeni de bu filmden öğrendim diyebilirim. Bizler her şeyde Batı'nın daha güzel işler yaptığını söyler dururuz, hep onlar iyi bizler kötüyüzdür. Bizden bir şey olmazlarız biz. Müziğimiz bile kötüdür. Hep bu şekilde yetiştik, hep bunları söyleyip durduk. Nedense gerçek müziği fark edemedik bir türlü. İşte punk da olsa (herkesin sevmeyeceği bir tür olduğundan dedim) bizlere yıllar önce bıraktıkları güzel şarkıları görmemizi sağlıyor bu film. Farklı olmaktan korkmayan, eleştirilmeyen, özgür müziğimizi.
Filmde Lara karakteri hayata ve yaşadığı yere Ozan'dan farklı olarak aydınlık ve umutla bakan bir kadın. Ozan sürekli olarak kaçış yolu arayan bir adam. Sevgileri ise onları birleştiren güzel bir bağlaç. Lara yaşadığı yeri o kadar güzel tasvirlerle anlatmış ki, orada yaşayan insanların çok azının onun gibi düşündüğünü söyleyebilirim.
Kaçış yolu ararken aslında güzel olan her şeyi geride bırakmayı da kabul etmiş oluyoruz bazen. Tek gerçek ve doğrunun bilinmeyen olduğunu düşünerek. Halbuki gözümüzün önünde eriyip giden o güzellikleri görmek varken, bu telaş neden?
Yorumlar
Yorum Gönder