Sinan'ın Ardından
3 yılı geride bıraktığımız bu günlerde, 4. yılın olacağını bilmek gerçekten çok üzücü. Beni canım süt kardeşimin ölümünden sonra neredeyse 4 yıl olacak. Çocukluğumun en güzel günlerini beraber geçirdiğim sıcak kalpli kardeşimin. 27 gün büyük olduğunu her gün bana hatırlatan o sözlerini hatırlayınca mutlu oluyorum. Sen benim abim değilsin diyordum onu kızdırmak için, o da tam tersine hayır abinim diyordu ve ben gün sonunda bunu kabul ediyordum. Bu yazıyı uzun zamandır yazmayı düşünüyordum ve elim hiç bir zaman klavyeye gitmemişti. Hangi cümlelerim onu anlatmaya yetecek diye düşündüm çünkü hep. Ona söyleyemediğim, söylemediğim o kadar şey varken, gitmesinin ardından bir şeyler yazmaya çalışmak çok zor geliyor. Bugün bunu yapmaya çalışacağım.
Daha kendimi bilmezken onunla oyun oynadığımı hatırlıyorum, sonra küçük tartışmalar yaşadığımızı. Ama birbirimizi çok sevdiğimizi de hatırlatıp duruyorduk her zaman. Bunlar sözcüklerle olmadı hiç bir zaman çünkü bizim sülalede sevgi söylenmez, gösterilir o da zar zor. İnsanlar birbirine seni seviyorum gibi cümleler kullanmaz. Halbuki o kadar da zor değil. Hatta bazen sarılmazlar bile. Ben böyle bir sülalede büyümüşken, bunun böyle olmaması gerektiğini bilerek kendimi değiştirmek istedim her zaman. Anneme, ablama ve sevdiğim diğer insanlara onları sevdiğimi söylemenin tatlı ve güzel bir şey olduğunu hatırlattım hep, hala da hatırlatıyorum. Çünkü yarın onları göremeyecek kadar kısa ve zor olacak. O yüzden bizim sülaledeki bu gururu anlayamıyorum. Sanki hareketleriyle gösterseler, dudaklarıyla bunu dile getirseler dünyalar başlarına yıkılacak. Halbuki sevgi insan olmanın en önemli özelliği değil mi? Ben mi yanlış biliyorum? Tabi böyle öğrenmedim ama başkasını öğrenmeyi ben tercih ettim ve bana göre gerçek olanı öğrendiğim için mutluyum. Evet işte aramızdaki sevgiyi de birbirimizi koruyarak gösterirdik. Ben ona bunu gösterebildim mi, bilmiyorum. Ama Sinan hep gösterdi bana bunu. Bir keresinde köyde bir köpek vardı, küçük ve asiydi. Ben köpeğin önünden geçerken köpek bana tam saldıracakken önüne atlamıştı, köpek onun kolunu ısırdı ve eti kopmuştu. Bu acı anı hatırlamak çok kötü bir şey ama ben bu durumu yaşamış olsaydım ne olurdu bilmiyorum. O bunu küçücük aklıyla düşünüp yapmıştı. Kimseden akıl almadan sadece sevgi ve koruma iç güdüsüyle yapmıştı. Zaten başına hep bir şey gelirdi Sinan'ın. Yaramazdı ama akıllıydı da fakat sürekli başı belaya girerdi.
Fındık zamanı beraber fındıklığa inerdik, özellikle başak zamanı büyük bir coşku olurdu çünkü başak demek topladığın para demek. Bu para ile de okul için defter, kalem almaya giderdik. Kendi paramız ile bir şeyler almak çok güzel bir histi.
Akşamları halının üzerinde pıtık oynardık. Bardak ile çizdiğim dairelere pıtıkları dizer ve 11 elli denilen o heyecanlı oyunu oynardık. Her seferinde yenerdi beni. Ama yenilsem de, her zaman onunla oyun oynamak çok zevkliydi. Dışarıda oyun oynarken de bazen sinir ederdi beni, o da mahalledeki diğer çocuklar yüzünden olurdu. Hepsi bir araya gelip, kızlarla oynadığımız oyunlara müdahele ederlerdi. Ama kızlar ve erkekler beraber oynayınca çok mutlu olurdum. Futbol, saklambaç, Ali Baba ve daha birçok oyun oynardık. Hepsi hala hatırımda.
Allah artık başına bela girmesin diye aldı onu yanına işte 3 yıl önce. Orada mutlu olduğuna dair içimde emin olduğum büyük bir his var. Babasının yanında ve huzurda ve beni oradan da korumaya devam ediyor.
yazı devam edecek.
Yorumlar
Yorum Gönder