Birbirinden Bağımsız Fakat Bir O Kadar Bağlı İki Hikaye: ''Tracks'' Filmi Ve ''Bir Çift Yürek'' Kitabı İnceleme (Spoiler İçerir!)
Size iki hikayenin bana göre ortak olan bir yanından bahsedeceğim. İki hikayeyi de uzun zaman önce keşfettim. Birisi yaşanmış, birisi de kurgu olan hikayelerden. Önce ''Tracks'', Türkçe adıyla ''Çöldeki İzler'' filmi ile başlayayım. 2013 yapımı bir film.
Filmi üniversite zamanlarında izlemiştim. Bir kadının başardığı uzun, heyecanlı ve cesur yaşamına o zaman tanık olmuştum. Hikaye şöyle : Robyn Davidson adında bir kadın Batı Avustralya'dan Brisbane çölünün ortasından Alice Springs'e gitmek ister. Bu gidiş 9 Eylül 1977 yılında gerçekleşiyor. Dört deve bir köpeği eşliğinde 3200 kilometrelik çölü aşar. Alice Springs'e vardığında burada develerinin eğitimini üstlenir. Çölde başına bir şey gelme ihtimaline karşın birçok yöntem öğrenir. Tabiki bu yöntem vahşi yaşam için değildir, karşısına çıkabilecek insanlar içindir. Çünkü asıl tehlikeli olan insanlardır onun için. Gitmeden önlem amaçlı aşı da olur Robyn. Peki ilham kaynağı kim? Tabiki babası. Robyn'in babası da 1935 yılında Kalahari'yi yürüyerek geçmiş. Robyn'in de tek amacı o çölü geçmek olmuş. Annesi vefat eden Robyn, kendisinin herhalde bu sebepten ötürü, bir şey yapmak istediğini, kendisini keşfetmesi gerektiğini görmüş ve yola koyulmuş.
Solda gerçek Rick ve filmdeki Rick, sağ resimde soldaki gerçek Robyn ve filmdeki Robyn.
Gerçek Robyn
Gerçek Robyn
Gerçek Robyn
Gerçek Robyn
Robyn yolda tesadüfen bir adamla karşılaşmış. Adam doğa fotoğrafçısı olan Rick Smolan'dur. Yolculuk boyunca Robyn'in fotoğraflarını çekip, ona eşlik etmiş. Ona tüm yolculuk boyunca değil, sadece belirli bir süre. Çektiği fotoğrafları, yazılarla beraber dergide yayımlamıştır. Birbirlerine aşık olan çift ilerleyen zamanlarda evlenmişlerdir.
Annesinin kaybı yüzünden halası ve eniştesiyle kalan Robyn, buna karşı gelip , geçmişinden kopmak için 9 ay boyunca güneşin alnında yaşar. Bu kısımda feminizm ve faşizm akımları vardır. Doğaya misafir olmak, onunla bütünleşmek istiyor. Olgun, amacına yönelik davranıyor hep. Hiç değişmeden yol kat ediyor. Karakteri, duruşu hep aynı kalıyor. Yolda insanlar ona ''Camel Lady'' lakabını takıyorlar, Robyn bundan gurur duyuyor. Malzemeleri bitince misafir olduğu kaynaktan, doğadan beslenmesini de biliyor. Robyn yolculuk sırasında en mutlu olduğu anı, yıldızların altında uyumak olarak nitelendirirken, en mutsuz anını da su sıkıntısı olduğunu söylüyor. Filmde Alice Springs olarak görülse de, gerçekte Hint Okyanusuna ulaşıyor Robyn. Eşi Rick'in çektiği fotoğraf ve videolar yaşadığı zorluk ve mücadelenin belgelenmesi için yeterli oluyor. Daha sonra yolculuğu sırasında yazdığı günlük sayesinde kitabı çıkıyor ve ardından da filmi.
Gerçek Robyn Ve Rick
İlgimi çeken bir yanı da Robyn'in hiç bir zaman gerçekleştirdiği bu şeyi insanlar bilsin diye yapmamış. Kendi özünü bulabilmek ve keşfetmek için yapmış. Filmde Rick ile tanıştığında önce ona fotoğraf çekmesini istememişti. Daha sonra bu fikre ılıman yaklaşmıştı.
Şimdi de Bir Çift Yürek kitabına geçelim. Bir Çift Yürek kitabı uzun bir süredir çok satanlar rafından inmeyen bir kitap. Ama kitabı aslında okuyan ve anlatmak istediğini anlayabilen çok nadir insanla karşılaştım. O kadar satmasına rağmen acaba okunuyor mu? Neyse hikayeye geçelim. Öncelikle hikaye gerçek, kurgu değil. Bunu Marlo Morgan kendi ağzıyla ifade etti. Yazar bir doktordur. Doktor yani Marlo Avustralya'ya bi yürüyüş gerçekleştirir. Yani aborjinlerin, gerçek yerlilerin olduğu ülkeye. Burada yaşadıklarını kaleme alır. Ben size hatırladıklarımı anlatayım öncelikle.
Kabileyle ilk tanıştığı zaman Marlo, elinde ne kadar kıyafet, eşya hatta bilgisayar varsa hepsinin ateşe atılması istenir. Marlo şaşırır ve nedenini sorar. Onlara ihtiyaç duyduğunu, onlarsız yapamayacağını, atmak istemediğini belirtir. Kabile bu şekilde yürüyüş yapmanın zorluğundan bahseder. Aborjinlerin dünyasına ait olmadıklarını da dile getirirler. Çünkü onlar gayet sade, çıplak ve doğayla iç içe bir hayat sürdürürler. Marlo bu geziyi gerçekleştirmek istediği için olanları kabullenir ve getirdiği tüm eşyalarını ateşe atar. Kabileye göre Marlo artık özgür bir insandır. Yükü, sorumlulukları kalmamıştır. Sadece üzerini örtmesi için verdikleri peştemal benzeri bir kumaş parçası vardır ona ait olan. Kabileye göre insan doğada, ait olduğu yerde huzur bulmalı, doğaya göre yaşamalıdır. Marlo Amerikalı bir yazardır bu arada. Taa Amerika'dan gelmiştir buraya. Amacı da Avustralya yerlileri ile ilgilenmek, onları tanımaktır.
Yolculuk sırasında kabile üyelerinden birinin kurbağa avlayıp yediğini görür. Durumu hoş karşılamaz ama açtır, susamıştır. İlerleyen vakitlerde kendisi de bunu yapmak zorunda kalır.
İnsanların birbirleri ile konuşmadan iletişim kurduklarını gözlemler ve çok şaşırır. Ayrıca hiç birisinin hırsı, öfkesi yoktur birbirlerine karşı. Dünyadaki her şeyi bildiklerini, her türlü sağlık sorunlarına karşı nasıl önlem aldıklarını izler. Birbirlerine her konuda nasıl yardımcı olduklarını, birisinin başına bir şey gelse kendi başlarına gelmiş gibi hissederler. Bu yolculukta onlar gibi olmayı başaran Marlo, Amerika'ya geri döner ve aklındakileri yazıya döker.
Kitap sizlere birçok yönden ilham kaynağı olacaktır. Okumanızı tavsiye ederim.
İkisi arasındaki bağlantıyı nasıl açıklarım diye düşünüyorum. Öncelikle ikisinde de aborjinler var, ikisi de vahşi yaşamda geçiyor. Hayatta kalma mücadelerini içeriyor.
İkisi de gerçek hayattan esinlenmiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder