Rota 5: Beyoğlu Müzeleri

 

Geçtiğimiz günlerde yaşadığımız tatil bana da iyi geldi. Cumartesi gününü müzelerde zaman geçirerek harcadım. En yakın arkadaşım ile beraber Beyoğlu'daki müzelere yolumuz düştü. Önceden nereleri gezeceğimiz hakkında plan yapmıştık. Fakat rotada birtakım değişiklikler yaşandı. Mesela ben Orhan Kemal Müzesi'nin  Beyoğlu'nda olduğunu düşünürken, Cihangir'de olduğunu öğrendim. Birbirlerine yakın da olsalar iki ayrı yer sonuçta.
İlk durağımız Salt Beyoğlu oldu. Ne zamandır gitmek istediğim bir yerdi. Hep yanından geçerim ama nedense girmezdim. Beni tutan bir şey olurdu :) Neden bilmiyorum. Salt'ın sinema bölümünde oturduk sergi saati gelene kadar. Çok fazla insan yoktu. Daha sonradan gelmeye başladılar. Salt'ın içi oldukça güzel ve mimarisi özellikle muhteşem görünüyor. Gittiğimiz gün Nur Koçak'ın Mutluluk Resimlerimiz adlı sergisi vardı. Sergi 29 Aralık 2019'a kadar da devam edecek. Nur Koçak Fotogerçekçilik akımını Türkiye'de ilk başlatan kişi olarak biliniyor.  Fetiş Nesneler adını verdiği kadınlara ait nesnelerin olduğu bir kısım vardı. İç çamaşırları, ojeler vs. Oldukça ilginçti. Ben tüm resimleri çekmedim. Zaten gittiğim sergilerde ilgimi çeken ne varsa onu çekerim.



İkinci durağımız Pera Müzesi oldu. Yerini ezbere bildiğim fakat hiç gidemediğim müze. Müze Cuma günleri ücretsiz hizmet vermektedir. Diğer günler Pazartesi hariç, belli bir ücret ile gezilebiliniyor. Pera Müzesi'nin dikkatimi ilk çeken yanı bina mimarisi. Bina mimar Achille Manoussos tasarlanmış ve Mimar Sinan tarafından renove edilerek inşa edilmiş.

Pera Müzesin'de şu anda 17.İstanbul Bienali sergilenmektedir. Bizim gitme amacımız aslında Bienal'di. Tabi diğer sergileri de gezebilmek güzel bir şey.  Pera Müzesi'nde Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri, Osman Hamdi Bey, Kahve Molası ve Kesişen Dünyalar sergilerini gezdik. Osman Hamdi Bey'in nadir bulunan eseri Kaplumbağa Terbiyecisi'nin pek korunmadığını düşündük. Çünkü insanlar kolayca dokunabiliyordu. Bu tablonun yıpranmasına yol açabileceği için üzüldük. Geri kalan bazı eserlerin koruması da çok iyi değildi. Tabi hepsi için geçerli değil. Bazıları etrafından cam olmadan öylece duruyordu. Ki insanımızı düşünürsek kesinlikle zarar verme kapasitesine sahip. Görevliler de olsa bana göre önlem alınmalıydı.












Üçüncü ve son müzesiz Orhan Kemal Müzesi oldu. Cihangir'in yokuşlu sokaklarını çıkarak ulaştığımız müzede öğrenciler ödev nedeniyle orada bulunmaktaydı. Bizim de ödev için geldiğimizi düşündüler.  Müze 3 odalı, küçük bir yer. Giriş öğrenciler için 5, yetişkinler için 10 tl. Müzenin hemen yanında kitabevi bulunmakta. Karşısında da kafeler. Gerçekten Cihangir'in elit kesimi, yani kendilere bu lakabı veren insanlar acaba o kadar elitler mi diye düşündüm? Bana elitlik kavramı biraz değişmiş gibi geliyor. Elit insan eskilere göre kültürlü, bilgili, saygılı insan demekti. Şimdi parası olup hava atan insanlar elit oluyorlar. Ağızlarından çıkan kelimeleri yayıp konuşmak da elitliğe elitlik katıyor. Yolda buna benzer bir durum ile karşılaştık. Kendisinin ne kadar güzel konuştuğunu düşünen bir birey dünyayı ben yarattım edası ile geziyordu. Oradaki birçok insan ona benziyordu. Bilmiyorum onlara göre işin doğrusu bu. Belki onlar zamanında çok şey öğrenip artık kafa dağıtmak için yapıyorlardır bunu. Ama öyle insanlar gördüm ki bunu yaşam felsefesi haline getirmiş ve değiştiremiyor. Ne diyebilirim bilmiyorum ben biraz dalga geçiyorum bu durum ile. Yanlış olabilir belki dalga geçmem ama en azından dürüstüm diye düşünüyorum. Neyse müzeye dönersek Orhan Kemal Müzesi küçük ama tatlı. Kitapları, yatağı, resimleri, eşyaları hepsi müzede. Oldukça temiz ve hala yıpranmamış. 
Bu üç müzeyi de gezmenizi tavsiye ederim. İnanın hiç bir şey kaybetmezsiniz. Çok şey kazanırsınız.














Yorumlar

Popüler Yayınlar