Karadeniz'in Yeşil Meyvesi: Fındık
Fındık sezonu gelince Karadenizlileri bilirsiniz heyecanlarını kimse durduramaz. Ben de Karadenizliyim ya işte bir heyecan ki görmeyin. Benim nefret dolu olduğum bir sezon fındık sezonu. Sevmiyorum kardeşim. Bir de bunu sevenler var ya Allah'ım görmeyi verin. Ablam mesela. Bayılır fındık toplamaya. Hızlı toplar o küçücük elleri ile:) Hepimizden önce kovasını doldurur, sonra bir bakmışsın çuvalını da doldurmuş. Fındık zor iş yahu. Önce ocak dediğimiz ağaçları sallar, oradan dökülen fındıkları da yerden toplarız. Tabi önce daldaki fındıkları almayı unutmayız. Sonra giydiğimiz eteklerin yarısını büyük bir cep haline getiririz, oraya da yerden topladığımız fındıkları koyarız. Dolduğunda hop kovaya. Köy evinde mutlaka birisi olur, o yemek ve çay yapar bize getirir. Daha doğrusu çocuklardan birini gönderir getirmek için. Çünkü köy evimizin kapısı açıktır hep, bir şey olmayacağını bilsek de, ya yabancı birisi gelir ya da evin büyükleri işten gelirler diye hep birisi durur. Yemeğimiz ve çayımız gelince öyle mutlu olurum ki ben, sanırım fındık toplarken sevdiğim tek şey bu. O yemekten ve yorgunluktan sonra içilen çay gibisi yoktur. Oturduğun bahçede yapılan hoş sohbetler, dedikodular o çaya öyle güzel gider ki, anlatamam. Bir de süt kardeşimle petroldeki markete gidip aldığımız abur cuburları getirip çayın yanında yemek bizim için çok anlamlı bir şeydi. Hepimiz çok mutlu olurduk. Alamazdık her zaman. Alsak da bu kadar tat vermezdi abur cuburlar. Sonra büyüklerimiz hadi kalkın der ve kalkardık. Akşam ezanına kadar fındık toplamaya devam ederdik. Eğer çok sohbet edesimiz yok ise, müzik açar öyle toplardık. Bazen 5 gün, bazen 1 hafta bazen de daha uzun sürerdi fındık. Bitince hep birlikte toplanır, patosa verilmesini beklerdik. O an etraftaki herkes bakmadan edemezdi o toz bulutuna. Küçükken ne kadar çok severdik çocuklarla oturur izlerdik. Bu kadar fındığı biz mi topladık da şimdi tek tek ayıklanıyor diye. Sonra harmanlanır fındığı. Güneşte kurutur, başında beklerdik kuşlar yemesin diye. Sonra da paşa paşa satardık. Bu kadar emek bir para için işte. Ama eskiden o kadar çok heveslenirdim ki fındık toplayacağım, başak yapacağım diye. Çünkü o parayla defter filan almaya koşardık Bim'e :) O sıcakta bu kadar fındığı toplamak herkesin harcı değil bir de o fındıkları doldurduğumuz çuvalları toplamak. Ama yine de son andaki mutluluk ,o köy yaşamının verdiği haz bambaşkadır. Gece rüyalarda fındık dalları görmek de ekstra cazibe katardı Ellerimiz dallardan kesilir, aşınır ve kururdu. Tüm vücudumuz yorulsa da, gece balkonda ya da kapının önünde içtiğimiz çaylar, sohbetler hepsini unuttururdu. En çok da kendi emeğimizle para kazanmak bizi mutlu ederdi. Küçük yaşta ekimden bir şeyler kazanmak gurur vericiymiş. Yeni yeni anlıyorum. O zamanlar bunun farkında değildik. Oflayıp, sıkılırdık, fındık toplamaktan kaçardık. Ama hiç de kötü bir şey değilmiş. Aslında bize olgunluk bile katmış bilmeden.
Eylül'e yaklaşırken de mısır oluverirdi hemencecik. Güzelce ya haşlanır ya da közlenirdi. Afiyetle de yenirdi. Akşamları kuzenin başında toplanıp, sohbet edilirdi. O zaman telefonlarımız yoktu. Birbirimize güzel hikayeler anlatır, gülümserdik. Sonra karnımız acıkır, menemen yapıp, hep bir elden dalardık. İlerleyen saatlerde topladığımız hormonsuz meyvelerimizi yer, uyurduk. Fındık sezonu bitince de biber tuzu zamanı gelirdi. Ee bunu daha sonra anlatırım.
Yorumlar
Yorum Gönder