Kurak Günler- Yaşamlar Demek Daha Mı Doğru Olur?

 Emin Alper'in geçen yıl çok konuşulan filmi Kurak Günler ile ilgili birkaç demek istediğim şey var. İzninizle. 



Öncelikle film 2 saatten çok az uzun. Bağlanabileceğin hiç bir karakter yok. Bu film sevenler için üzücü olabilir belki diye dedim. Karaktere bağlandığında film daha izlenebilir ve sevilebilir hale geliyor. Belki ondandır. 

Filmin konusundan biraz bahsetmek istiyorum. Yanıklar adlı bir yere yeni atanan savcının, yaşanan susuzluk sorununu ve özellikle tek eğlencesi olan domuz yakalayıp, öldürmek olan köyde yaşadıklarını görüyoruz. Savcı köydeki sorunlardan birini çözmeye çalışırken, başka bir sorun ile karşılaşıyor. 

Susuzluk çok büyük bir problem olmasına rağmen, köyün suyundan yararlanan ne hikmetse sadece devlet ve devlet adamları. Su problemi yüzünden her gün köyün farklı yerlerinde obruklar oluşuyor. Bu obrukları filmin afişlerinde de görebilirsiniz. İki taraf oluşturan, çekişmeli, nerede olacağın sana kalmış savaşı.

Filmde benim ilk dikkatimi çeken şey, Murat'ın cinsel yöneliminin bir erkeğe mi acaba diye soruşum oldu. Filmi bitirdikten sonra da izlediğim videolarda bunu söyleyen çok insan var. Savcının da bir zaman sonra kendinden şüphelenmesi, şüphesini gizleyememesini de gördüm. Film boyunca savcının birçok şeyden dolayı kendinden şüphe duyması da gayet insanı bir durum. 

2. dikkat çeken şey yarım akıllı bir kadının 3 kez tecavüze uğraması fakat kadın yarım akıllı olduğu için devlet tarafından dikkate alınmaması. Savcı da bu duruma şahit olduğu için ya da şahit olduğunu düşündüğü için araştırmaya giriyor. Bu sırada kadın hakimin onu durdurmaya çalışması benim gerçekten sinirimi bozdu. Bir kadın olarak, başka bir kadının 3 kez tecavüze uğramasını görmezden gelip nasıl görevine devam edebiliyor, nasıl yarım akıllı olduğu için doğruyu söylemez diyebiliyor, aklım almıyor. 

Film hakkında daha fazla spoiler vermeden aslında ne kadar da hayatımızı anlattığını, gerçekleri yüzümüze vurduğunu görebilirsiniz. Türkiye'de güzelim afişi varken, başka bir afişi kullanmak da nasıl bir durumda olduğumuzu maalesef ki gösteriyor.


Tek eğlencesi domuz öldürüp, mahalleli ile birlikte domuzu kovalamak olan bir köyün aslında sadece köyden ibaret olmadığını görebiliriz. Kendimiz eğlendirmek için başkalarına acı veren diziler ve filmleri yapmak gibi mesela. Kimseyi etkilemez ya diye düşündüğümüz birçok şeyin aslında kaç kişinin psikolojisini etkilediğini görmezden geliyoruz. 

En gururlandığım ve aynı zamanda da gururlanırken üzüldüğüm bir sahne vardı filmde. Tecavüz edilen kadının babasının konuştuğu sahne. İnsanın içine işleyen bir konuşma eşliğinde ne kadar acınası bir durumda olduğumuzu gösteriyor. 

Kuraklık teması da bence göremediğimiz birçok şeyin eriyip gittiği bu dünyada maalesef ki  göreceklerimize ayna tutması. Afişteki kan da, filmde öldürülen domuzun yolda yaptığı iz ile aynı ve yolun ortasında savcı var. Aynı filmde arabasıyla geçmesi gibi. 

Emin Alper'in gizliden gizliye ama aynı zamanda gözümüze soka soka gerçekleri anlattığı bu film için , cesaretli davranışı için tebrik ediyorum.


Yorumlar

Popüler Yayınlar